single-image

Yolculuk Notları – iki

… Heeeey !

Ne duruyorsun be ! at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma !
Görmüyor musun, her yanda hürriyet !
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol ;
Git gidebildiğin yere.
– Orhan Veli –

Deniz yolculukları neler anlatır insana ?

Bütün yollar, yolculuklar, yolculuk araçları sevgiye değer gelir bana. İnsanın kendine olan yolculuğu için, diğer yolcuları anlamak için, hayata dair pek çok değerli ip uçları verir. Nedense deniz yolculuğu bir başka etkiliyor insanı. Özgürlüğün, özü gürleştirdiğini daha yoğun hisseder, sanki yine de ona ilişkin şeyleri aktarmakta biraz daha zorlanır insan, yaşam gibi o da sadece yaşandığı için mi ?  belki de kendisi hikayesinden daha güzel olduğu için. Bilemiyorum !

Sadece kıyısında oturup seyredenlerden ya da kenarında ayağını sokanlardan değilseniz, denizler de gözünü, kulağını, yüreğini açanlara çok şey anlatır, tıpkı dağlar gibi…

Tüm nehirlerin buluştuğu “bütünlük”, görkemli, şefkatli, hırçın ve şehvetli sevgili !

Tekneye adım attığında karaya ilişkin neredeyse tüm inançlarını, yargılarını, edindiği alışkanlıklarını karada bırakmalıdır insan. Varsa inat ve katılığını da bırakmalıdır. Onun kurallarına, doğasına, gücüne tabi olursun. Seni kendine bırakmaya zorlar. İnat edilirse teslim alır, hem de fazlaca hırpalayarak.

Kim bilir ? yelkenli bir tekneyle denizde olmak kimileri için sonsuzluğu arayış, kimileri için kendi sınırlarını denemek, kimileri için özgürlük simülasyonudur.

Yelken açmak; sana daha önce çizilmiş bir yolda gitmemek, kendi yolunu, kendi rotanı  çizmek demektir. Sanki enstrümantal müzik dinlerken sözlerini, resimlerini kendin yerleştirir gibi, sadece sana ait, sadece senin, sadece sadece işte. Nereye gideceğini, ne yöne doğru yol alacağını gösteren yol levhaları yoktur. Ne zaman duracağın, geri döneceğin söylenmez. Seçimlerinde özgürsündür, özgürlüğüne rüzgar etki eder sadece…  Rüzgarla, dalgalarla, yıldızlarla, giderek dünyayla, evrenle dost olduğunu keşfedersin coşkuyla !  daha da büyürsün. Sınırların genişler, genişlemek kavramı bile anlamını kaybeder, sınırların yok olur onunla birlikteyken. Bedeninden bile sıyrılırsın da sonsuzluk denizinde yüzer hale gelir varlığın.

Her liman “artık kendine ulaştığını” söyler, çekici bir sevgili gibi kendine bağlamaya çalışır. Ama içindeki ulaşılmaz olan, yine yeni kendini keşfetmen için yeniden yola çıkmaya teşvik eder. Bağlandığın limanı terk etmeni fısıldar. Yeniden demir alır, yeniden yelkenleri fora edersin… bilemediğin ama sezdiğin, gidilmesi kaçınılmaz olan yönüne doğru…

Deniz fenerinin “bilgeliğine” imrenerek, deniz fenerlerinden kendi aydınlığın için ilham alırsın; karanlıkta senin ışığına bakarak rota çizen yolcuları düşünürsün sorumlulukla…

“Yol arkadaşlığı” ne demek ? “paylaşmak” ne demek ? biz olmak ne demek ? saygı ne demek? bunu en iyi denizde öğrenebilir insan.

Denizde doğru zamanda, doğru haritayı kullanmak önemlidir. Nerede olduğunu bilmek, nereye gitmek istediğinden daha önemlidir. Haritada önce yerini belirlersin, sonra gitmek istediğin rotayı çizersin… Bunlar tamam olduğunda deniz ve rüzgar sana tüm “görkemi” ile dostluk elini uzatır. Yolculukta haritasız ya da yanlış haritayla yola çıkanlara rastlarsın zaman zaman. Teknelerini karaya oturturlar ya da batarlar ve sevgili denizi suçlarlar, yargılarlar –yaşamda olduğu gibi ! – oysa bilmezler ki; denizle dost olduğunda da, yaşamla dost olduğun gibi  ne batmak vardır ne karaya oturmak, üstelik hep “rüzgarın da kolayına gelir “…

Kimi zamanlar hırçın yüzünü de gösterir deniz. Naz yapan sevgili gibi ! tüm alışmışlığını silkeler bir anda. Anlayışsızlığa, alışmaya, sıradanlığa, özensizliğe izin vermez. Orada her an sadece kendisinin var olduğunu hissettirir. Saygıyla birlikte sırılsıklam “aşk” ne demekmiş yüreğine kazınır. Gitmek istediğin hedefinde kararlılığını, hedefe varma azmini anladığında hırçınlığını bırakır o an ya da o hırçınlık seni etkilemez, bıraktığını varsayarsın. Bu hırçınlıktan kurtulduğunda bir daha “denize dönmemeye” yemin edersin, kim bilir kaçıncı yeminden sonra. Ama “aşk”ın geri dönüşsüz olduğunu kısa zamanda anlar insan. Zaten ayrılamazsın ki geri dönüşü olsun. Karaya dönsen bile artık deniz zamansız bir biçimde senin içinde yaşamaya devam eder.

 

-Devam edecek-

 

diğer yazılarım