single-image

Yolculuk Notları – Bir

İlkokul yıllarında bir gün anneme, nereden ve nasıl gaza geldiysem (sanırım gizli gizli okuduğum Süpermen çizgi kitaplarının gazı olsa gerek) “dünyayı kurtaracağımı” söyledim. Övgü ve teşvik beklerken, zaten yeteri kadar zor bir hayat yolculuğu yapan annem; biraz bezginlik, biraz kızgınlıkla; “yürü git önce kendini kurtar, hayta!” diye beni fırçaladı. O zamanlar çok hayal kırıklığına uğradım ve bu kurtarma işini başka zamanlara erteledim. Bu söylediği sözün anlamını çok sonraki yıllarda anlayabildim. Ama ben bu sözün anlamını çözünceye kadar o sözdeki “YÜRÜ GİT” kısmını fazlaca ciddiye aldım. Yürümek ve gitmek, kendini ve dünyayı kurtarmak için çok gerekli herhalde diyerek, ben de yürüdüm, az gittim uz gittim. Ta ki ancak kendini tanıyan (bir anlamda kurtaran) birinin aslında dünyayı kurtarabileceğini anlayıncaya kadar. Bunu anladığımda da gerçek yolculuğun aslında yeni başladığını gördüm (bir arpa boyu yol diye buna denir işte). Bunu anlamadan önceki zamanlar MEĞER sadece yol hazırlığı süresiymiş.

Dünya üstündeki başka coğrafyalara ya da kendi içimdeki başka gerçekliklere yaptığım yolculukların notlarını 90’lı yılların başına kadar zihnime, sonrasında not defterlerime almaya başladım. … Gezdim, dolaştım (bu sözü her iki anlamda da anlayabilirsiniz), yürüdüm, kimi zaman mehter yürüyüşüyle, kimi zaman koşar adımlarla, kimi zaman yürüdüğümü zannettim. Gördüm, kimi zaman gördüğümü zannettim, ama en çok GÖZLEDİM, anlamaya, anlamlandırmaya çabaladım, kendi yol haritamı çıkarmaya ya da anlamaya çalıştım. Pek çok aydınlık ya da karanlık düşünceden, duygudan, inançtan geçtim. Her yere girdim, çıktım. Girdiğim yerlerin kokusu, rengi üzerime sindi. Kendimin farklı yönleri dahil kendimle ve pek çok kişiyle tanıştım. Kimisi derin izler bıraktı, kimisi derin olmayan. Kimisi rotamı düzeltmemi sağladı, kimisi yolumdan alıkoydu. Ama artık biliyorum ki hepsi benim kendim olmam, kendimi bulmam için hayatıma girdi. (Hayatıma giren herkese minnettarım. Her zaman sesli ifade etmesem de var oldukları için şükrettim)

Yolculuklarım sırasında aklım hep benimle birlikteydi, kalbimin de benimle birlikte olduğunu çok sonra anladım. Yolculuklarımın ve yolda karşılaştıklarımın, sesli sessiz, sözlü sözsüz bana anlattıklarından  anladıklarımı, damıttıklarımı, kalbimin söylediklerinden yazıya ya da söze sığdırabildiklerimi paylaşmak istiyorum. Elbette paylaşacaklarım, paylaşabileceklerimin hepsi değil. Pek çok şeyi sözcüklere sığdıramadım henüz. Yoksa anlatmak bir hayat sürer…

Yolculuk Notları – Bir

Bu gün aklıma
yazısız ve çizgisiz bir resim geldi
ve benim
birden bire
yüzünü değil, gözünü değil
senin sesini göresim geldi…                 diyordu ozanın biri

Bir ses nasıl görünür ki insana?

En iyisi yazmak !

Bütün mektupların ilk harfi yazmakla başladığı gibi, ilk adımı atmakla başlar büyük yolculuklar…

İlk adımı atarak başlayalım bu yolculuğa, nereye götürür ? bakalım kalemden ne dökülür kağıda, hayata, yüreğe, duyan kulağa, gören göze… Bütün düşlerin ve kalemlerin yolu açık olsun !

“ bütün yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi ?” diye sordu Han.  Şöyle de sorabilirdi aslında: “ bütün bu yolculuklar geleceğini yeniden bulmak için mi ? “
  Şöyle cevap verdi Marco: “başka yer, negatif bir aynadır. Yolcu sahip olduğu tenhayı tanır, sahip olmadığı ve olamayacağı kalabalığı keşfederek “

– Italo Calvino, görünmez kentler –

Her yolculuk birazda insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Yeni yerler görmek, yeni yerleri keşfetmek, tanımak, birazda insanın eski kendinden kurtulması, yeni kendini keşfetmesi, tanıması değil midir ?

Neden yola çıkılır ?  yollar neden çeker insanı ?  görmek, bilmek, bulmak, tanımak için mi ?  neyi görmek ister insan ?  neyi bilmek, neyi bulmak ister ?  neyi arar insan ?   neden arar ?  bulmaya değer olduğunu düşündüğü  – sezdiği – şey nedir ?

Aramak mı önemli olan, bulmak mı yoksa ? Bulmayı umduğu şey aradığı mıdır? Ya da aradığı şey bulmak istediği midir?

Varmak mı önemlidir, yolda olmak mı ? …

Sorunları bir kenara bırakıp, sorularımızı alıp çıkalım yola. Bakalım bu yol bizi nereye götürür ? kendi hazinemizin haritasını bulur muyuz acaba ?

 

Yol’a çıkmadan hazırlık yapmak gerekir.

Öncelikle, yolculuğa çıkarken çantana – ve kafana ve kalbine – olabildiğince az yük almak gerekir. Yaşadığın ülkeyi, kenti, korkularını, kuşkularını, milliyetini, cinsiyetini, beklentilerini, yargılarını, tabularını, alışkanlıklarını, kabullerini bırakmalısın. Fazla yükle sınırları geçerken zorlanır insan. Gerekli şeyleri almalısın yanına. Eğer tanışmışsan kendini, henüz tanışmamışsan tanıma niyetini almalısın. Temiz bir çift göz, temiz bir çift kulak, temiz bir yürek ve dingin bir zihin almalısın yanına. İyi niyetini, güzeli görme isteğini … ve en önemlisi sevgini almayı unutma sakın.  Sonuncusu pasaport gibidir, bilinmedik ülkelerin, tüm yüreklerin kapısını açar sana…

Dış yolculuklarında biletini gidiş-dönüş alabilirsin ama içine yapacağın yolculuklarda “tek gidiş” bileti alma cesaretini göstermelisin. Bazı ülkeler / kentler gitmeden önce güzeldir, bazıları döndükten sonra güzel gelir… Ama bazı ülkelere – ya da gerçeğe– sadece gidilir ve dönülmez, dönülmemelidir de. Zaten giden sen artık dönen “sen” değilsindir. Bir yanın orada kalır… yaşadığın ülkeye / kente dönemezsin. Ne dönülecek ülke / kent vardır ne de dönecek bir “sen” , sadece dünyadasındır artık… yol ile yolcu “bir” olur, bütünleşir…

-devam edecek-

diğer yazılarım